Günümüzde hemen hemen herkes gebelik sırasında geçirilen bazı hastalıkların ve uygulanan bazı tanı metotlarının ve tedavilerin hem anne hem de çocuk için olumsuz etkilerinin olabileceğini biliyor. Ne yazık ki insanlık bu bilginin bedelini çok ağır bir şekilde ödemiştir. Bu bedel, tarihteki en korkunç tıbbi trajedinin adıdır.
1950’lerin sonu 60’ların başında antibiyotik üretiminde daha ucuz yöntemler bulmak için çalışmalar yürüten Alman ilaç firması Chemie Grünenthal, kimyasal bir kaza eseri tesadüfen bulduğu ve adına “thalidomide” dediği drogu piyasaya sürdü. Yüksek doz thalidomide’e maruz bırakılan hayvanlar üzerinde yapılan bazı testler sonrasında firma, ilacın zararsız olduğunu ve önemli bir yan etkisinin olmadığını duyurdu. Ama bu, büyük bir yanılgıydı.
Chemie Grünenthal, 1955’de ilaç üzerinde ileri araştırmalar ve klinik çalışmalar yapılmadan ilacın ücretsiz örneklerini dağıtmaya başladı. Nöbetlerini önlemek için ilacı almaya başlayan epilepsi hastaları, ilaç alımı sonrası derin bir uykunun ortaya çıktığını, ilacın yatıştırıcı ve sakinleştirici etkilerinin olduğunu bildirdiler. Aslında aynı hastalar drogun diğer yan etkilerinden de söz etmiş fakat bunlar önemsiz kabul edilerek göz ardı edilmişti.
1957 Ekiminde Batı Almanya’daki doktorlar, bulantı ve kusmaya uykusuzluğun eşlik ettiği "morning sickness" (hamilelerde sabah bulantısı) sorunuyla gelen gebe hastaları için thalidomide’in ticari bir formu olan Contergan’a reçetelerinde yer vermeye başladılar. Giderek dünya genelinde yaygınlaşan thalidomide; Distaval, Asmaval, Distaval Forte, Tensival, Valgis, Valgraine.. gibi pek çok marka adı altında piyasaya sürülüyordu. Thalidomid, ayrıca güçlü bir hipnotik sedatif olarak da pazarlanıyordu.
İlacı almaya başlayan hamileler; uykuya eğilim, halsizlik, kabızlık, deride kızarıklıklar, ciddi kafa ve mide ağrıları, ellerde ve ayaklarda uyuşma, baş dönmesi, sinirlilik, titreme, kulak çınlaması, depresyon gibi yan etkilerden söz etmeye başladılar. Bir yıl içerisinde ise thalidomide kullanan anneler, çok sayıda doğumsal anomalili bebek dünyaya getirmeye başladı. En yaygın doğumsal defekt ise; normalden kısa, malforme, yüzgeç benzeri kol ve bacaklarla kendini gösteren "fakomeli (phocomelia)" idi. Hatta bu anomaliyle dünyaya gelen çocuklara "flipper babies (yüzgeçli bebekler)" denmeye başlandı.
Diğer doğumsal bozukluklar ise; gelişimini tamamlayamamış parmaklar, sağırlık, körlük, yarık damak ve kalpte, sinirlerde, cinsel organlarda, böbreklerde, sindirim sisteminde malformasyonlar şeklinde açığa çıkmaktaydı. Bazı vakalarda anneler sadece bir tablet thalidomide almıştı. Özellikle gebeliğin en kritik noktası olan ilk üç ayda (ilk trimester) alınan tek dozun bile fetüs üzerinde feci yan etkilerinin olabileceği daha sonra anlaşılacaktı. Çünkü bu ilaç, anne ile fetus arasında yer alan plasental bariyeri geçip konjenital deformitelere yol açabilen bir teratojendi.
İlaç firmaları başlangıçta, giderek artan thalidomide ile ilişkili doğumsal bozuklukları ve yeni doğan ölümlerini inkâr etse de bu ciddi yan etkiler medya yardımıyla dünya çapında duyulmaya başlamış, saygın tıp dergileri bu drogun çok sayıda yan etkisini detaylarıyla yayımlamıştı. ABD’de ise thalidomide’in izni defalarca FDA tarafından iptal edilmiş, drogun özellikle gebelik döneminde insan metabolizması üzerine etkilerini ortaya çıkaran ileri düzeyde araştırmalar yapılmıştı.
Sonuçta thalidomide tüm dünyada piyasadan çekildi. Fakat bu tıp felaketinden etkilenen aileler ve thalidomide kurbanları için çok geç alınmış bir karardı. Dünya üzerinde 46 ülkeden 10.000’in üzerinde bebek ilacın yan etkisi nedeniyle sakat olarak dünyaya geldi ve bunların yaklaşık yarısı da thalidomide’in yüksek mortalite oranı sebebiyle erişkin bir birey olamadan yaşama veda etti.
Son birkaç yıldır thalidomide yine gündemde. Mantle hücreli lenfoma tedavisinde yüz güldürücü sonuçlar ortaya çıkıyor.
Peki, dünyada bu olaylar yaşanırken Türkiye’de neler olup bitmişti? O yıllarda Türkiye ekonomik bir darboğazın içinde darbelerle ihtilallerle uğraştığı için pek tabi bu ilacı almak için ayıracağı bir parası olmamış ve böylelikle thalidomide ithalatı gerçekleşmemişti. Kayıtlara göre Türkiye’de thalidomide nedeniyle mağduriyet yaşayan ne bir bebek ne de bir aile olmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder